ReddiyeTenkid

Ebû-Bekir Sifil`e Cevâb : Müctehid Gazzâli , Muhaddislerin Tamamından Üstündür !!!

Ebû Bekir Sifil`in,  Cübbeli Ahmed hocaya cevâb mahiyetinde neşr ettiği videoda İmâm Gazzâli`nin – Rahmetullâhi Aleyh –  İhyâ-u Ulûmi `d- dîn nâm eserinde zikr olunan  hadîsler hakkında “hadîslerinin sahihliği için bir garanti vermiş midir ?  ve  “Bir hadîs imamı kadar hadîslere vakıf olmadığını  îtiraf ettiğini binâenaleyh Muhaddis ile Gazzâli gibi hadîste zayıf birinin bir hadîsin sahihliği hakkında çatısması halinde muhaddisin sözünün sened olduğunu , yani muhaddisin sözünün esas alınması gerektiğini beyanı suretiyle …

“Muhaddisin, Müctehid`den üstün olduğunu söylemiş oluyor …! “

1. İmâm el-Gazzâli nin kitâbındaki hadîsler için garanti vermediği mevzuu …

Mevzu hadîsleri toplayan kitâpların derleyicisi / hâzır edeni olan zatların bu hadîsleri mevzu hadîs olduklarını garanti etmişler midir ? Yoksa mevzu olduğu rivâyet edildiği için  rivâyete göre mi dediler ?

Acaba bu zatlar bu hadîsleri topladı ama bunların mevzu olduğuna dair garanti vermişler midir ?

Meselelerin temeli Ebû Bekir Sifil`in Suâlinin batıllığıdır.  Zira bir zatın ki bu Gazzâli gibi bir Allâme ise bir kitabın iki kapağı arasında  ve üstüne kendi adını müellif sıfatı  ile  imzalamış olması  demektir ki, mezkur  iki kapak arasında zikredilmiş/yazılmış her ne var ise müellifin mes`uliyyetinde olup, ayrıca bir garantiden bahs etmek veyahud vermesini beklemek çagdaş dünyada ve ahir zaman denilen günümüzde güya bazı akademisyenlerin hatırına gelebilir bir hurafedir.

Hülâsa bir müctehid, eserine aldığı ve ondan hüküm çıkardığı bir hadisi, o konuda geçerli kabul ediyor demektir. Bu cihedden İmâm Gazzâli de eserine aldığı her hadise tasdîk veriyor manâsına gelir ki muhaddisin o hadis hakkında fikir beyan etmesi, Gazzâli’nin hadis ile ilgili içtihadını asla yok etmez.

2. Huccet’ul-İslâm İmam el-Gazzâli’nin Hadîsleri senedleriyle bilmeyişi veya hadîste zayıf oluşu mevzuu …

Bu mantıkla Ebû Bekir Sifil`in , muhaddisin İmâm el-Gazzâli’den üstün olduğu çıkar ki bu tamamen mutlak müctehid İmam el-Gazzâli hakkında söylenmesi itibariyle de batıldır.

Bir hukûk üstâdının, müctehid sayılabilmesi için taşıması lâzıme pek çok hususiyyetler vardır. Muhaddis, yani `Hadîs âlimi / Mütehassısı` olmak için ise, hadîs-i şerifleri işittiği gibi ezberlemek kafi olup ; manalarını bilmek  ve ahkâm-ı İslâmiyyenin delillerini anlamak şart değildir.

Büyük muhaddis  A`meş , İmâm-ı  A`zam Ebû Hanîfe  den pek çok mes`ele sormuş, İmâm-ı A`zam Ebu Hanife, bu süallerin her biri için hadis-i şerifler okuyarak cevap vermiştir.  A`meş, İmâmın hadîs ilmindeki derin ilmini görünce , “Ey fıkıh âlimleri , sizler mütehassıs tabib!  biz hadîs âlimleri ise , eczacı gibiyiz!  hadisleri ve bunları rivayet edenleri biz söyleriz. Bizim söylediklerimizin manâlarını siz anlarsınız“  buyurmuştur.

Muhaddis , fâkih derecesinde asla olamaz. Müctehid seviyesine asla erişemez. Yüzbinlerce suali, ‘ayeti kerîmelerden ve hadîs-i şeriflerden delîl getirerek cevaplandırabilmek ; tefsir ve hadîs bilgilerinde derin ihtisâs sâhibi olmayanın yapacağı bir iş değildir. Bu müctehid’in vasfıdır. Yani, her bir müctehid aynı zamanda hadis mütehassısıdır.

İnsan gücünün üstünde çalısarak, günümüze kadar  halen daha aşılamamış / yazılamamış basta meşhûr İhyâ-u Ulûmi `d- dîn  nâm şaheseri olmak üzere onlarca asâr ortaya koyduğu için hadîsi şerifleri ayrıca bildirmeğe senedlerini/râvilerini saymağa belki vakit bulamaması bu büyük müctehidi hadîs bilgisi zayıf idi gibi bir gerekçeyle lekelemeye kat’a sebeb olamaz.

Seyyid Abdû’l-hakim El-Arvâsi ;
“İhyâ kitabı, bütün âlimler indinde doğru ve yüksektir. Bir gayrı müslim, severek yapraklarını çevirirse, Müslüman olmakla şereflenir. Derin bir âlimin kitabında mevdu hadis var demek, dinde derin bir uçurum açmaktır. Böyle sözleri söyleyenin dili, tutuşsa yeridir. Büyük âlim, mevdu hadisleri bilemeyecek kadar cahil mi idi? Yoksa, hadis uyduranlar için, Resûlullâhın (Sallallahu aleyhi vessellem) bildirdiği ağır cezalara aldırış etmeyecek kadar Allâh korkusu yok mu idi?” buyurmuştur.

İmâm-ı Gazzâli hadis  sahasını değilde fıkıh ve tasavvuf sahasına meyl edip bu sahada eser vermesi onun hadis sahasında zayıf olduğuna delil midir? Bu sebebe istinad ederek hadîs ilminde zayıf idi! demek nasıl bir garabettir!  Bari “bu sahada fazla eser vermemiştir” densin.

İmâm-ı Rabbâni aynı zamanda kelâm âlimidir. Buna nazaran tasavvuf sahasındaki eser kaleme alması onun kelam âlimliğine noksanlık getitirmiş midir? Yani bu zatların 1 sahada eser vermesi sâir mevzularda cahildir mi demektir ?

İhtisaslaşmak maalesef günümüzde yanlış bir tasavvur getirmiştir. “O bunun mütehassısıdır lakin şunu bilmez” demek lakırdısı kadar talihsiz, gayrı ciddi kelam görülmemiştir. Hele ki mevzu Gazzâli gibi zad olunca! Hem huccetu’l-İslâm mutlak müctehid Gazzâli diyecekler hem de ihya’sına aldıklarının şu kadarı sahih değil idi diyecekler. Bu tam bir samimiyetsizlik nidâsıdır.

Bilhassa şu mes’eleye onun “mutlak müçtehid” olduğu cihetinden bakmak daha esaslıdır.

3. Sifilin, “Muhaddis ile Gazzâli gibi hadîste zayıf birinin, bir hadîsin sahihliği hakkında çatısması halinde muhaddisin sözünün sened olduğu” sözüne gelince …

Bir hadîs-i şerif için sahîh, hasen, zayıf ve mevzu diyen âlimler olabilir. Bu bir ictihad ve tercih meselesidir. Bir âlime göre sahih olan, diğerine göre olmayabilir. Her hadis âliminin, hadis tedkikinde tesbit ettiği farklı usûlleri olabilir. Biri müteşeddid (ağır); diğeri mutavassıt (orta); bir diğeri de daha mütesâhil (hafif) kıstaslar arayabilir. Bir hadis âlimi, sened veya metin tedkiki ile, bir hadisin mevzu olduğunu söylerse, bu benim kriterlerime göre mevzudur demek ister. Bu sözü, başka âlimleri bağlamaz. Bu, usûl-i hadîs meselesidir. İmâm Ebû Hanîfe’nin sahîh görüp, üzerine vecîbeler binâ ettiği nice hadîs-i şerifler vardır ki, İmam Şâfiî mezhebinde delîl görülmemiştir.

‘Amel ihtivâ mes’elelerde muhaddislerin değil, fakihlerin sözü muteberdir.  Bir fakih, bir hadis-i şerifi kitabına yazmışsa ve ona bir hüküm bina etmişse, buna itibâr olunur.

Hususen, İmâm Ebû Hanîfe ve şakirtlerinin (Rahmetullâhi Aleyh) hadis râvilerinden fakîh olanlarını tercih etmesi bunun en bariz delîlidir.

Hülâsa; Öyle hadis var ki; senedi zaîf müctehidler ‘amel etmiş, öyleleri var ki senedi sahîh ama fakîhler ‘amel etmemiş. Dolayısıyla bir hadîsin zaif ve ya sahîh denmesi ehl-i hadîse göre sened cihetiyledir. Onun metnini fehmetme işi ise fakîhlere aiddir.

Bu hususta Osmanlı hukukçularından Mahmud Es’ad Efendi diyor ki;

” İşte İslâm dinini kabul eden kavimlerin hepsinde, İslâm hukukçularının ilmî kudretleri ve şahsî temâyülleriyle verdikleri fervâlara ve yazdıkları kitaplara istinad eden dinî ve hukukî düsturlar câri ve üstelik, tarihin hiçbir devrinde görülmeyen bir itaate mazhar olmuştur. Çünki bunlar, dine pek sıkı bir suretle istinad ettiklerinden, dinin manevî nüfuzunu, kendi eserlerine tamamen celb etmişlerdi. Hatta bir müctehidin ictihadı, nass-ı Kur’an veya hadîs ise görünüşte tezad arzetse, mukallid indinde müctehidin fetvâsı tercih edilir. ” (1)

İmâm Gazzâli İhya’sına aldığı özellikle fazîletli ameller hususundaki hadîs-i şerifleri, mutlak müctehid olarak  Şerîat-ı garrâ ‘ya aykırı görmüyor, olmadığına ictihâd ediyor/ tasdikliyor demektir. Burayı iyi fehmetmek lazımdır!

Huccet’ul-İslâm imâm Gazzâli, hocasız felsefeyi öyle bir seviyede öğrenmiştir ki, felsefenin temel esaslarını mustakil bir kitap halinde yazmasının yanısıra, cihan şumul çapta bir feylesof olan İbn-i Sinâ’ ya dahi Türkçesi `Filozofların tutarsızlığı` olan reddiye mahiyetin de bir şâheser yazmıstır. Oradaki ilimler hangi eserlerde mevcuttur ?

Şu bahsedilen hakikatlere binâen, İmam Gazzâli’yi  felâsife gibi  bulanık nazarîyyeler yumağı olan felsefe de bu seviyeye hocasız gelebilen bir zatı hadîs gibi berrak bir ilimde nasıl geri olduğu düşünülebiliyorlar ? Veya onun harcı değilmiş gibi iddialı lakırdılar sarfedilebiliyorlar.

Netice olarak,

İmam Gazzâli’yi hadîste yed-i tûlâ sahibi olmadığını veya hadîs ricâli ilminde zaif olduğunu söyleyecek kadar ileri gidenler, günümüz de bu garib lakırdıları devamlı sûretle dile getirenler, onun fıkıhta ve hadîste veya tasavvufî mes’elelerde çocuğu mesabesinde dahi değildirler.

Bu sebeble mu’min, müslim gönül rahatlığı ile Gazzâli’nin ihyâ’sı ve avam için neşrettiği faziletli ameller ihtiva eden eserlerini okuyabilir orada ki hadisler ile amel edebilir sevâbını da Allâh Tebâreke ve Teâla’dan umabilirler.

Ve Allâh Teâla salih amel işleyenlerin mükâfatını kat’a zayi etmez.

8 Şaban 1436  |  27 Mayıs 2015

 

Dipnot:

1-Mahmud Es’ad, Tarih-i İlm-i Hukuk,223

İLYÂS C. YILDIZ

İslâm Devletler Hukūḳu

İlgili Makaleler

9 Yorum

  1. Olaya çok duygusal gayr-i ilmi yaklaşılmış maalesef!
    Anlaşılan o ki; Yazar Hadis İlimlerinden bi-haber.
    1- Ötesi, İmam-ı Gazzali’nin kendi tasnifi “Kanunu’t-Te’vil” s.16 da zikrettiği “Hadis İlminde azığım pek azdır” sözünden de habersiz sanırım?

    2- Öte yandan, İmam-ı Azam ile İmam- Gazzali’yi, Fıkıh ilmi ile Kelam ilmini karşılaştırmak ayrı bir çarpıtma/saptırma!

    3- Eğer mutekaddim ulemanın tümü kitaplarındaki hadislere garanti veriyorlar ve bu garantileri ehli ilim katında geçerlilik kazanıyor ise, Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim’in Ehl-i Sünnet katındaki ayrıcalıkları neden?

    4- Bahsedilen Hadisler zühd/takva ile ilgili Hadisler… Bir Fıkıhçının bu konulardaki Hadislerin tümünün sahihliğini/zayıflığını bilmeyi bir kenara bırakın varlığını bile bilmesi gerekmez! Varın Kelamcıyı siz düşünün!

    5- İlimlerde tehassus meselesine gelince; söyledikleriniz ile çelişiyorsunuz!
    Bir taraftan Kelam Alimi’nin/Huccetü’l-İslam’ın Hadisler’den bi-haber olmasını zırvalamak olarak nitelerken öte taraftan İmam A’meş’in İmam Azam ile konuşmasındaki “Biz Hadislerin manalarını sizin kadar bilmeyiz” şeklinde tefsir edebileceğimiz cümlesini getiryorsunuz.
    Bu cümle mütekaddim arasında tehassusun olduğunun ispatının ta kendisidir!

    6- İmam’ın getirdiği Hadisleri tastiklemesine diyecek bir şey yok!
    Elbet bir Kelam Alimi olarak tastikliyor ve Dine aykırı bir şey olmadını zımnen ifade ediyor!
    Burada itiraz edilen konu ise bambaşka! Bu hadislerin dine zıt olup-olmadığı değil!
    İtiraz edilen konu bunları Efendimiz’in söyleyip-söylemediği konusudur.
    Her Dine uygun olan sözü Efendimiz söyleyecek diye bir şey yok!

    7- Siz İmam Gazzali’yi savunurken başka büyük İmamlara/Alimlere laf attığınızın farkında mısınız?
    “İhya”da geçen Hadisleri, ilk olarak güncel Alimlerin değil de; İmam Muhaddis Zeynüddin Iraki (v.h.806), Allame Muhaddis Kasım b. Kutluboğa (v.h.879) gibi ulemanın eleştirdiğini ve mevzu dediklerini bilmiyor musunuz? Yoksa ilk defa mı duyuyorsunuz?

    Edepsizlik ettiysek affola… Acizane nasihat babından alın…

    Selam ile…

    1. İmam’ın “Hadis İlminde azığım pek azdır” sözü sizin tasavvur ettiğiniz “azlık” değildir. Günümüz de, onun hadis ilmini tartacak vaziyyete bir terazi sahibi yok.Çıkacak gibide gözükmüyor. İmam Gazzali’nin Bu hadisleri eserine alması ictihadidir. Sâirin aksi lakırdısı onu nakz edemez. İmam Gazzali’nin “mutlak müctehid” olması ve sizin ona halen kelamcı demeniz ayrı bir bilgisizlik olması hasebiyle lakırdılarınız son derece tashihe muhtaç. Burayı iyi fehmetmek menfaatinizedir.

  2. İlk olarak cevap vermeme fikrindeydim, tekrar siteye yolum düşmesiyle bu fikrim değişti…

    1- İmam Gazzali’nin hadis ilmini tartmak gibi bir niyet yok!

    2- O’nun hadis ilmine olan vukufiyetinin ölçülmemesi/ölçülememesi, kitaplarında geçen hadislerin bir kısmının “mevzu” olduğunun söylenilmeyeceği anlamına gelmez.

    3- “Ölçecek kimse yok, çıkmazda” sözünüzden kastınız: “Kimse O’nun kitabına aldığı hadise mevzu diyemez” ise eğer; İbni Hacer’leri, Zehebi’leri ve daha birçoklarını yabana atmış olursunuz.

    4- “Bu gün böyle bir kimse yok” demek için günümüzdeki Alimlerin hadise olan vukufiyyetlerini ölçmeniz lazım. Bunun için de önce sizin hadis ilimlerine vakıf olmanız lazım.

    5- “İmam’ın bu eserlerini kitabına alması içtihadidir” sözünden; “İmam’ın bu hadisleri kitabına alması tashih ettiği anlamına gelir” demek istiyorsunuz sanırım?
    Cevap: Bu büyük bir iddiadır, delil getirmeniz beklenir.

    6- “Sairin lakırtısı”??? Subhanallah! Hafız Iraki ve Kutluboga’dan bahsediyorsunuz sanırım?
    Bu konuda diyecek bir kelime bulamadım!

    7- Sanırım benim lakırdılarımın tashihe muhtaç olmasından ziyade, sizin “Mutlak Müçtehit” vasfının ne olduğu konusunu biraz daha araştırmanız gerek.

    Selamlar

  3. İmam’ın o hadisleri tashih ettiği manasını nasıl çıkarttınız? Şu kelam maalesef, bu mes’ele ile uzakdan yakından alakanız olmadığına dalalet ediyor. Son olarak size şu şekilde izah edeyim. “Gazzali’nin bu hadisleri eserine alması ictihadi dir.” O, bir hukukçu olarak o hadisleri tasdikliyor ve Şerîat-ı garrâ ‘ya mugāyir bulmuyor, olmadığına ictihad ediyor, tasdikliyor, “avam bu hadisler ile amel edebilir” diye hükmediyor. Demektir. Sâirin, onun kadar müctehid olsa dahi ictihadın, ictihad ile nakz olunamayacağı bir hakikattir. Kaldı ki müctehid seviyesine gelememiş hadis alimlerinin tahkiklerini bana yazıyorsunuz. Onların ki yapdığı iş i’tibariyle kendi usulüne göre usulen doğru olabilir. Hadis tedkikinde ise 1 usul yoktur. Onlarca usul bilgisi yolu manba’ı vardır. Usul bilgisi ile bir neticeye ulaşan, diğerlerinin usulünü nakz ettiği manasına gelmez. Çünki, başka âlimleri bağlamaz. Meseleye sadece buradan bakmanıza faide var çünki karşınızdaki mutlak müctehid olup eserleri hala daha aşılamamış, aşılacak gibide gözükmüyor. Ayrıca, Bir kimsenin ise Alim olduğunu bilmek ise zor değil, bir kaç usul bilgisi bilmek ve ya en edna literatür bir eseri olup olmamasından anlaşılır.

  4. Çağdaş tasavvuf âlimlerinden İzmirli İsmail Hakkı (Ö. 1365/1946) ise “İhya ve Hadisleri” başlığı altında Gazzâlî’nin hadisçiliği konusunda ulemânın sözlerini toplamış, diğerleri gibi o da Gazzâlî’nin hadis ilmindeki zayıflığına dikkat çekerek şöyle demiştir: “Gazâlî, yüksek mertebesi ile beraber hadiste yed-i tûlâ sahibi olmadığından İhyâ’sında bir çok mevzu hadis vardır.”

    1. Gazâlî’nin pabucu bile olamayacak rastgele kimselerin hezeyanlarını kale alamıyoruz. Saniyen, Hâfız Zebîdî, “Gazzâlî’nin rivâyet ettiği hadîsler batıl değildir” der. Belki zayıf, hatta mevzu ama, asla bâtıl değil. Bu da gösteriyor ki, hadîsin zayıf veya mevzu olması değil; delâletinin fakihin tesbit ettiği şer’î kâideyle mutabakatı mühimdir. Bu sebeple hadîsin metni, en az senedi kadar mühimdir. Sened problemli olsa bile, metin şeriata uygun ise, fakih bu rivâyeti asla ihmal etmez. Çünki fakih, dini muhafazada, en az muhaddis kadar hassastır.

      1. Ebubekir Sifil Hocanın pabucu bile olamayacak rastgele kimselerin hezeyanlarını zerrece kale almıyoruz. Hadis mevzudur ama batıl değildir diyecek kadar cahili echel olan biri, koskoca hadis hocasına reddiye yapıyor şaka gibi. En vasat bir medrese talebesine göstersem şu yazdığın hezeyanlarla dolu yazıya sadece güler. Allah ıslah etsin demekten başka aklıma bir şey gelmiyor. Madem Ehli Sünnetsiniz beyefendi; gidin modernistlere, Taslamanlara falan reddiye yapın. İmam Nevevi, İmam Suyuti, Taceddin Subki, Zeynuddin Iraki, İbn Arrak. Daha sana birçok muhaddis sayarım. Hepsi de İhyada uydurma hadis var diyor. Bu İmam Gazzalinin kıymetini düşürmez tabi ki, o da insan. Hadislerin sıhhatini tahkik edememiş olabilir. Ama ondan sonra gelen hadis ilminde otorite olan zatlar bu hadislerin senedinin olmadığını söylerse de onlara tabi olmak mecburiyetindeyiz. Hadis usulu hakkında en az bilgi sahibi olanlar bile bilir ki senedi olmayan rivayet dikkate alınmaz. Arapça bile bilmiyorsundur Allah bilir. Verdiğin kaynakların hepsi tercüme. Kitapları aslından bile okuyamayan bir adam, yıllarını bid’at ehliyle mücadeleye adamış olan Ehli Sünnet alimine sözde reddiye yapıyor çıldırmalık gerçekten. İmam Gazzalinin mutlak müctehid olduğunu da ilk defa senden duydum nasıl salladın öyle. Bütün Şafi tabakatlarında biyografisi geçen bir alim. Daha mensup olduğu mezhebi dahi bilmiyorsun. Daha çok şey yazılabilir ama izan sahibi olana bu yeter sanırım

        1. Bizde zaten Ebubekir Sifil’in papucu bile olamayan kişileri kale alamıyoruz. Gazzaliyi mutlak müctehid olmadığını ve Şafii olduğunu zannedersen varacağın nokta maalesef burası. Gazzali kim bilmemiş birinin de ” İmam Gazzalinin kıymetini düşürmez” lakırdısı da bu cihetle batıldır.

          1. İmam Gazzali Hazretlerinin el Vasıtını, el Vecizini bir kere bile eline almamış bir kişi hala onun mutlak müctehid olduğunu iddia edip güya bana cevap veriyor. Sen zaten “hadis mevzudur ama batıl değildir” gibi bir cümle kurarak bilgi seviyeni ve ilmi müktesebatını belli etmiştin. Aslında tartışmaya, cevap vermeye bile değmezsin ama ben yine de sana bir tavsiyede bulunayım. Lütfen boyunu aşan meselelere girme. Sitende maşaallah bütün Ehli Sünnet hocalara reddiye var. Ömer Nasuhi Efendiye bile reddiye yapmışsınız. Ama bir tane moderniste reddiye göremedik. Ehli Sünnet olduğunu iddia ediyorsan böyle saçma sapan feri meseleleri bırak. Yok Darülharpte yaşayan müslüman harbi değildir demiş bilmem neymiş. Çok komik gerçekten hayret verici yaptığınız reddiyeler. Modernizm almış başını yürüyor, sizdeki derde bak. Allah akıl fikir versin. Biraz da Taslamanlara, İslamoğullarına kükreyin de ne kadar Ehli Sünnet hassasiyetine sahipsiniz görelim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu