Darul İslamReddiye

Redd-i Hünerlice

İSMÂİL HÜNERLİCE’NİN DÂRU’L-HARB – DÂRU’L-İSLÂM MES’ELESİNDE, HANEFÎ ‘AMELİ MEZHEBİNE  TEZAT GÖRÜŞLERİNİN İBTÂLİ

İsmâil Hünerlice`nin,  şahsi youtube kanalında neşr ettiği [1]  “Dârü’l Harpte Fâiz Çekmek Caiz midir?” başlıklı videosunda;

“Almanya’da yaşıyorum. Dâru’l harb olduğu gerekçesiyle fâiz çekmek caiz mi?  Buradaki hocalar “sadece ev almak için bu câizdir” diyor ve sebeb olarakda kafirin gücünü kırıyoruz diyorlar. Bu doğru mudur hocam? “”

Şeklindeki suâle cevâben;

“[…] Bu doğru değil … İmâm-ı Azâm Efendimizin [bu mevzûda]  şöyle bir ictihâdı var diyelim. Nedir o ? “Bir müslümân adâleti ve otoriteyi sağlamak durumundadır. Sen bu otoriteyi sağlarken karşında zapt edemediğin gevur ülkesinin paraya ihtiyacı var ise buna devlet olarak para verip fazlasını [fâiz] alabilir [bu şekilde] hâkimiyyetin altında tutabilirsin…“” demektedir!

Fi’l-ḥaḳîḳa, ne Hanefî ‘ameli mezhebinin asârında, ne de sâir 3 mezhebin literatüründe Ebû Hanîfeye aid böyle bir kelâm olmadığı gibi; üstte zapt ettiğim şekilde mesnedi olmayan usulsüz beyânı, Hanefî mezhebinin baş ucu eserleri dahil olmak üzere, günümüze kadar gelen mezheb içi ulemânın kitaplarında onun bahsettiği şekilde bir muâmelenin işareti dahi yoktur!

Zira, onun bahsettiği şeklin tamm zıddı istikametinde kuvvetli bir dâru’l-İslam, zapt etmekte güçlük çekdiği yahud mukâvemet gösteren bir dâru’l-harbe zaptı,  fâizle para vermekle değil,  harb ilânı ile dâru’l İslâma katmak, yâhud cizye karşılığı sulh akdi yapıp, onları zelîl etmek ile muâmele etmek olur.

Hünerlice’nin sözlerinden anlaşılan ise, sadece devlet olarak fâiz karşılığı para verilebildiği, şahısların dâru’l-harb beldesinde bu tür muameleleri yapamayacağı anlaşılmakda olup, bu lakırdı Hanefî asârındaki kâidelere tezat vahîm bir hatâdır.

Çünki, kendisinin bahsettiği şekilde bir ibâre bulunmazken, şahısların dâru’l-harb hudutlarında 1 dirhem karşılığı 2 dirhem alacağı,  ‘aḳit yapılan harbî’nin rızası dahilinde, kat’i surette cebirhile ve yalan olmaksızın!  Ve akdi yapan müslümânın bu alış-verişten kat’i sûrette kazançlı çıkması şartıyla yapılan her türlü fâsid muâmele ile harbînin malını almak, Hanefî ‘amelî mezhebine göre câiz olur.  Bu nev’ fâsid akitli  muâmele Rasûlullâh efendimizin tatbikleri  [2]  misâl alınmak ile defaatle ve ınkıtâsız Hanefî memba’ eserlerinde mevcuddur.

Hünerlice’nin “karşı tarafı zapt maksadı ile sadece devlet bunu yapabilir” şeklinde kendisinin uydurduğu bu muâmele esâsında, fâiz vermek mantığına da terstir. Zira, bu tür akitlerden bazen her 2 tarafda kârlı çıkabilir ve husûsen dâru’l harbe verilen para, karşı tarafı 1 nebze olsun rahatlatmak manasına gelmek ile neticede onların bu para ile dâru’l islâma karşı silah alımı yahud ilâyi kelimetullâh davası güden bir dârul-İslâma karşı menfi şekidle kullanıp kullanmayacağı muallak olup,  zaptında sıkıntılı böyle bir dâru’l harbe para verilmesi kat’i surette câiz dahi değildir!

Hattâ bu olsa olsa 1 dirhem verip 2, yahud daha fazlasını almak,  para sıkıntısı çeken zaif bir dâru’l islâmın işi olsa gerekir.

Hünerlice yine videosunun devamında;

“[…]  “ Efendimiz Aleyhisselâm Mekke’de yaşadı. Burası küfür diyarıdır. Fâiz al, zinâ et, kötülük yap, her şey dümdüz.. Böyle bir şey yok…”

Demek ile esâsı i’tibariyle Hanefîlerin bu mevzûda ne dediğini hiç anlamamış, anlama gayreti içine girmemiş, üstüne fasid akit ile temelde haram olan mes’eleleri aynı addedip tahrîf etme yolunu seçmiştir.

Zîra Şâri’ Teâlâ hazretleri, asıl îtibâriyle emvâli halâlzinâ’ etmeğişarâb içmeği ve domuz eti yemeği ise harâm kılmışdır! 

Şöyle ki; dâru’l-harb hududları dahilinde bir harbi (dâru’l harb vatandaşı) ile yapılan  akitte yalan, cebir, hile olmaksızın neticede kârlı çıkması şartlarına binaen;  onun rızasını sağlamak kaydı ile misal 1 lira verip 2 lira  almak ile neticelenen bir sözleşme yapılmasında hiç bir beis yoktur. Çünki  dâru’l-İslâmda vücûd bulan mâl emniyyeti harbilere şâmil olmadığından, harbinin bu mülkiyyetini ibaha/mübahlık yoluyla rızası dahilinde  kendi mülkiyyetine geçirmiştir. [3]  Aslî i’tibariyle mübah, üstüne masun olmayan bir emvâli harbiden çekmekde hiç bir beis yoktur!

Buna nazaran Şeriâtı Muhammediyye ile idâre edilen bir memlekette ikâmet eden mü’min yahud zımmî olsun Şer’i devlet hududları dahili ve yahud harici her kimsenin canı ve malı masundur. Hukûki cihetten dokunulmazlığı olup dâru’l-islâm’ın himâyesi altında olmakla bu nev’ fâsid akitler kat’i surette haramdır.

Eğer Hazret! Hanefî usûlünün bu mevzuda muhkem ifadelerinden haberi olsa idi, usulsüz lakırdıları serdeylemek ile bu hükümlerin menba’ı olan Rasûlullâh efendimizide zımnen tenkîd etmiş olmaz idi! Zira bu hükümler, Hanefî usülünün temelini teşkil eden asılların aslına dayanmaktadır!

Hünerlice yine sözlerinin devamında;

“[…] Otoriteyi sağlama hususunda özel bir fetva verilmiştir.   Demektedir.

Hazretin lakırdılarının tamâmından anlaşılan bu nev’ muamelelerin sadece otoriteyi sağlamak maksadı ile yapılabildiği zann-ı batılıdır. Halbuki bu hükümler Rasûlullâh efendimizin, Mekke devrindeki tatbikleri esâs alınmak ile temeli i’tibariye Şer’i otoritenin olmadığı beldedeki muâmeleri ile doğrudan alakalıdır.

Son olarak Hünerlice’nin;

Bunu çok açık söyleyeceğim; dâru’l harb, şer’i bir delil değildir! Ona hüküm binâ edilmez. Delil kitap, kur’ân ve sünnet, icmâ ve kıyâs’dan çıkar. Dâru’l harb den hüküm çıkmaz. Yani dâru’l-harb diye şer’i hüküm çıkartamayız biz … ”    lakırdısı ise; yine başlı başına hakîki manâda cehâlet numunesidir!

Fi’l-ḥaḳîḳa bu mevzû ve fürû’una aid menba’ olarak en geniş literatüre sâhîb Hanefî ‘ameli mezhebi başta olmak üzere sâir 4 hakk mezheb literatürünün beyne’l-milel hukûk ile alakâlı kitâb ve sünnetten teşkil eden hükümleri dâru’l-harb  dâru’l-İslâm tefriki yapılarak bu mefhumlar üzerinden izah edilmiştir. Husûsen aşağıda bibliyografya kısmında, kısmî şekilde zapt ettiğim Hanefî ve Şafiî asârındaki alâkalı mes’eleler yine bu 2 mefhum üzerine binâ edilmiş ve ilk asırdan günümüze ınkıtâ olmaksızın her devirde işlenmiş insicamlı, muhkem, aşılamamış ve en mühimi mes’ele halleden hükümler ile doludur.

Hususen sormak gerekir; “Acaba bu mefhumların altını doldurarak usûl binâ eden İmâm-ı Azâm Ebû Hanîfe hazretleri ve sâir  ‘ulemā Kitâb ve Sünnete bakmadı da; yıkmak maksadı ile “Dâru’l harb den hüküm çıkmaz”  diyebilecek kadar gayr-ı ilmi, insicamsız, dirâyetten mahrum lakırdılar serdeyleyen bu avâmın hocasımı bakdı?

Yıkmak ve ya inkâr etmek kolaydır. Lakin eskisini aratmayacak seviye de usûle muvâfık yeni bir şey imal etmek ise erkek işidir!  Hazret 3. bir mefhum imâl edebilmiş ise bunun da usûlünü ortaya koymasını bilmelidir. Zira, avâmı kandırmak kolaydır. Lakin, cemiyyet sadece avâm dan müteşekkil değildir!

 

DİP NOTLAR

[1] https://www.youtube.com/watch?v=B12uClzFiAE&t

[2] Serahsi, İslâm Devletler Hukuku, Şerhu’s- Siyeri’l- Kebir (Trc. Sarmış, İbrâhîm –Şimşek, M.Said) c.4, mad. 2735,2736,2737, Konya 2001, Eğitaş yayınları.

[3] es-Sivâsi, İbnü’l Hümâm, Fethu’l Kadîr, V, 275

 

BİBLİYOGRAFYA

  • İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr ale’d- Dürrü’l-Muhtâr, ( trc. Dâvûdoğlu, Ahmed – Taşkesenlioğlu, Mazhar – Savaş, Mehmed ) İstanbul, m. 1982-1988, Şâmil Yayın Evi.
  • Serahsî, Mebsût, ( trc. Hey’et ) 3. Tab’ı, İstanbul, m. 2016, Gümüşev Yayıncılık.
  • eş-Şeybânî, Muhammed, es-Siyerü’l-Kebîr [ Serahsî’nin “İslâm Devletler Hukūku ( Şerhu’s-Siyeri’l-Kebîr ) ” adlı kitâbının metni ] , ( trc. Şimşek, Saîd – Sarmış, İbrâhîm ) Konya, m. 2001 , Eğitaş Yayınları.
  • el-Mâverdî, Ebü’l-Hasen Habîb, el-Ahkâmü’s-Sultâniyye: İslâmda Devlet ve Hilâfet Hukūku, ( trc. Şafak, Alî ) İstanbul, m. 1976, Bedir Yayın Evi.
  • el-Üsrüşenî, Muhammed ibnu Mahmud, Ahkâmu’s Sıgar, (trc. Canan, İbrahim)  İstanbul, m.1984, Cihan Yayınları.
  • İslâm Devletler Hukūku ( Şerhu’s-Siyeri’l-Kebîr ) , ( trc. Şimşek, Saîd – Sarmış, İbrâhîm ) Konya, m. 2001 , Eğitaş Yayınları.
  • Şeyh Bedre’d-dîn [ Simâvî ] , Letâifu’l-İşârât Şerhi / et- Teshîl: Şerhu Letâifu’l-İşârât, ( trc. Hey’et ) Ankara, m. 2012, T. C.  Kültür ve Turizm Bakanlığı.
  • Hey’et, Fetâvâ-yı Hindiyye / Fetâvâ-yı Alemgiriyye, ( trc. Efe, Mustafâ ) Ankara, m. 1984-1988, Akçağ Yayınları.
  • Merginanî, Burhânü’d-din Ebu’l-Hasan  Ali bin Ebû Bekir, El-Hidâye Tercümesi: Hanefîler için İslâm Fıkhı sh.225 (trc.:Meylânî, Ahmed) İstanbul, m.2015, Kahraman Yayınları
  • ed-Debûsî, Ebu Zeyd, Te’sîsün- Nazar, (Trc. Koca, Ferhat) Mukayeseli İslâm Hukūk Düşüncesinin Temellendirmesi S.207, Ankara, 2009, Ankara Okulu Yayınları
  • Ebû Yûsûf, Kitâbü’l-Ḫarâc (Trc. Özek, Ali) İstanbul, m.1973 Sh: 232, Hisar Yayın Evi.
  • Ebû Yûsûf, er-Redd ‘Ala Siyeri’l Evzâi (Trc. Hey’et) İstanbul, m.2022, Dâru’l İslâm Yayın Evi.
  • Özel, Ahmed, İslâm Hukūku Milletler Arası Münâsebetler ve Ülke Kavramı, İstanbul, m. 1982, Mârifet Yayınları.

İLYÂS C. YILDIZ

İslâm Devletler Hukūḳu

İlgili Makaleler

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu