Hoca’nın teki , memleketimizde oruç ve namaz vakitlerinin yanlış tesbit edildiğini, imsak ( sahur ) vaktinin erken başlatıldığını ve insanlara 70 dakika fazla oruç tutturulduğunu iddia ederek, Kur’an-ı kerim’in “Siyah iplikle beyaz iplik ayırd edilinceye kadar yeyip için” dediğini söyledi.
Doğrusu masıldır?
Cevâb;
Kur’an-ı kerimde geçen beyaz iplik, siyah iplikten ayırdedilinceye kadar yiyin için âyet-i kerimesinden ne anlaşılacağını hadis-i şerif bildiriyor. A’di bin Hatim adında bir sahabinin birer siyah ve beyaz iplik alıp bunları ayırd edene kadar yiyip içmesi üzerine, Hazret-i Peygamber bu ifadenin mecaz olduğunu ifade ve bunu şark semasında güneşin ilk ışığının gözükmesi olarak tefsir buyurdu.
Bakara sûresindeki, “Beyaz iplik siyahtan ayırd edilinceye kadar yiyiniz, içiniz!” âyet-i kerimesindeki ipliklerin, gündüzün beyazlığı ile gecenin siyahlığı olduklarını anlatmak için, daha sonra (Fecrin) kelimesi nâzil olmuştur. Gündüzün beyazlığı ile gecenin siyahlığı, iplik gibi birbirinden ayrılınca, oruca başlanacağı anlaşıldı. (Rıyâdü’n-Nâsıhîn).
İmsak, fecr-i sâdık, yani şark semasında güneşin ilk ışığının görülmesi ile başlar. Bu da güneşin ön kenarının şer’î ufuk hattına muayyen bir derecede yaklaşması iledir. Bu dereceyi ilim adamları 20, 19, 18, 17, 16 ve 15 derece olarak vermektedir. İhtiyat sebebiyle ekseriyetin kabul ettiği 19 derecedir.
Havanın rutubeti, bulunulan yerin yüksekliği, şehir ışıkları gibi faktörler bunun çıplak göze görülmesini zorlaştırmaktadır.
Türkiye’deki bazı takvimler, Diyanet İşleri Reisi Ahmed Hamdi Akseki‘nin zamanında (1952) Kandilli Rasathanesi Müdürü Fatin Hoca’nın tesbit ettiği ve ihtiyatı esas aldığı 19 dereceyi kabul alıp buna yükseklik temkini olan 10 dakikayı da eklemektedir. Nitekim yüksekteki insan, güneşin hareketlerini, ufku açık ve alçaktaki insandan daha evvel görür. Meselâ, Çamlıca tepesi veya Galata Kulesi’nin tepesindeki insan, tepenin veya kulenin dibindekinden daha evvel oruca başlar. Takvimlerde bu fark yazılamayacağından o beldede vaktin girdiği ilk vakit yazılır. Birkaç dakika tolerans olabilir.
Diyanet’in de içinde bulunduğu bazı takvimler ise sabah namazının vakti girmeden kılınması tehlikesini bertaraf etmek endişesiyle 1984’ten itibaren 19 dereceyi terk ederek, dünyada fecr olarak yaygın kabul gören ve güneşin ilk ışığının şark semasına yayılmaya başladığı 18 dereceyi esas almış, temkin de eklememiştir. Böylece iki takvim grubu arasında 15 dakikaya varan bir fark ortaya çıkmıştır.
Ama hiçbir zaman 70 dakika bahis mevzuu olmamıştır.
Bütün dünyada denizciler ve astronomiciler tarafından tan yeri olarak kabul edilen 18 derece, açık denizde gökyüzü ile denizin ayırd edilebildiği zamanı ifade eder.
İmsakin bundan da sonra olduğu, bütün dünya tarafından gülünç karşılanacak bir iddiadır.
İbni Abidin der ki: “İmsak için ulemâ arasında şark semasına fecrin ilk ışığının görülmesi ve aydınlığın iplik gibi yayılması şeklinde iki görüş vardır. Birinci kavil ahvat (daha ihtiyatlı), ikincisi evsa’dır (daha geniştir). Bu iki hâdise arasında bir derece vardır”. Bir derece bahar ve güzün 4, kış ve yazda eğimden dolayı 7 dakika kadar farkeder. Şu halde imsake 19 derece diyen takvimlere göre, bu ikinci kavil 18 derecede olmaktadır. Bu sebeple öteden beri oruca 19 derecede başlayıp, namazı 18 derecede kılarak ihtilaftan çıkmak yolu tutulmuştur. Zira imsak vakti hem orucun başladığı, hem de sabah namazı vaktinin girdiği saattir. Hazret-i Peygamber’den de sahur yemeği yeyip oruca başladıktan sonra elli âyet-i kerime okuyacak kadar bekleyip, sabah namazını sonra kıldığına dair rivayetler bildirilmiştir. Bu bakımdan oruca 19 derecede başlamak; 16 derecede ve daha da iyisi bundan da 15 dakika sonra sabah namazını kılmaktır. 18 dereceye göre oruca başlayanlara da orucu olmadı demek doğru değildir.
Prof. Ekrem Buğra Ekinci