Fıkıh UsûlüSual & Cevâb

Âlim Kime Denir?

Modernistler indinde tasavvufi kitaplar, hadîsi şerifler için mehaz olarak kabul edilmiyor.  Ama sözün inkârına gelince, iş değişir. Müslümanların, kıymetinde ittifak ettiği büyük âlimler bir sözü hadîs diyerek kitaplarına yazmışsa, denecek bir şey yoktur.

“Hadîs olduğunu bilmeselerdi, kitaplarına yazarlar mıydı?” denir.

Kaldı ki Mesnevî’yi ve Mektûbât-ı Rabbâni’yi, menkıbeler ve keşifler nakleden klasik tasavvuf kitapları gibi görmemelidir. Menkıbeler, ihlâsı arttırmak için yazılır ve okunur. Sıhhati şüpheli olabilir. Keşf ise ictihad gibi değildir; sadece sahibini bağlar. Ama bu iki kitap, tefsirden, kelâma; hadîsten fıkha kadar nice hikmetlerin mecmuudur. Zaten tasavvufta, vilâyet-i hâssa-i Muhammediyye makamına; fıkıhta da ictihad makamına erişmiş olmayan bir zât, tasavvufta mürşid-i kâmil ve mükemmil sayılamaz.

Yani bu evsafta olmayana, velî denebilir; ama mürşid-i kâmil denmez. Bir âlimin fıkıhta ictihadda bulunmaması, fakih olmamasını iltizam etmez. Her ne kadar mürşid-i kâmil denen büyük âlimler, dört mezhebden birine tâbi olmuşlarsa da, bu onların fıkıhta ihtisasları olmadığını göstermez. Çok müctehid, salâhiyeti olduğu halde ictihad etmemiştir.

Hakikî İslâm âlimi, tefsirden, hadîse; kelâmdan fıkha, siyerden tasavvufa kadar bütün şer’î ilimlerde mütehassıs sayılır.

Zira dinî ilimler tecezzi (bölünme) kabul etmez. Âlimler, zamanın icapları ve insanların ihtiyaçlarına göre, taksim-i a’mâl (iş bölümü) yapmışlardır.

İmam Ebû Hanîfe’nin fıkıh ile tanınması, diğer ilimlerde, ezcümle hadîste mahir olmadığını göstermez.

İmam Gazâlî, ekseri kelâm ve ahlâk üzerine eser vermiş olsa da, tefsir ve hadîste, özellikle tasavvufta bir deryadır.

Herkesin tasavvuf mesaisiyle tanıdığı İmam Rabbânî, aslında kelâmda müctehiddir. Nice eserleri bunun şâhididir. Bunlar ayrıca asırlarının müceddidi olarak tanınmış âlimlerdir.

 

Ekrem Buğra Ekinci

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu